Rusya

St. Petersburg

Rusya’nın ve Avrupa’nın en büyük kentlerinden biri St. Petersburg. I. Petro tarafından Rusya’nın Avrupa’ya açıldığı kent olarak kurulmuş, Rus iç savaşında Petrograd, Sovyetler döneminde Leningrad olarak adlandırılan kent son olarak St. Petersburg adını alır. Kuruluşunda Venedik gibi Avrupa şehirleri örnek alınarak tasarlanan kent, geniş bulvarları ve yapısıyla kuzeyin Venedik’i olarak anılıyor. Adalar üzerine kurulmuş olarak, varolan kanalları tüm şehri kaplar. Bu kanallardan biri de edebiyat dünyasının kanalıdır. Puşkin’in ve Dostoyevski’nin evleri de bu anlamıyla müze haline getirilmiştir. Suç ve Ceza’nın, ‘Ezilenlerin’in geçtiği şehirdir St. Petersburg.

Ağırlıklı Avrupa tarzı yapılanmanın yanında tipik Rus mimarisinin Moskova Kızıl Meydan’daki Basil’in örnek alınarak yapıldığı Yeniden Diriliş Katedrali (Khram Voskresnia Khristova) buna örnek yapılardan. Tam bir müzeler şehri olan St. Petersburg, aynı zamanda dünyanın en çok müze bulunduran kenti unvanının da sahibi. Kışlık Saray Ermitaj Müzesi ya da Rusya Devlet Müzesi bunlardan en önde gelenleri olarak söylenebilir. 18. yüzyıl Rus Kültür, sanat ve bilim dünyasının şahit olunabileceği en güzel kentlerden, beyaz gecelerin en yumuşak ve sert adresi, eğlencenin, alışverişin ve yeme-içmenin (Nevsky Caddesi) merkezidir.

Moskova

Birçok tanımlayıcı ve ayrıştırıcı unsurun bir arada durduğu ve kocaman devasa eserlerin tıpkı kendileri gibi devasa bir şehre dönüştüğü yer Moskova. Tüm Rusya’yı tanımlayan ya da tüm Moskova’ya hitaben Kızıl Meydan, etrafında tüm şehrin tarihi alanlarının kurulduğu devasa alan; bir kaleyi andıran Kremlin Sarayı; şekerli bir pastaya benzeyen, rengârenk ve Moskova’nın sembolü 16. yüzyıl mimarisi St. Basil Katedrali; bir devrin işareti Lenin Mozalesi; Puşkin Müzesi; Gorki Parkı gibi birçok yapı görkemli Rus mimarisinde, ardı ardına sıralansa bile oldukça büyük bir yer ediyor ve Rus tarihinin de geçmişine ışık tutuyorlar...

Coğrafi soğukluğunun aksine sıcak insanların yaşadığı, sanatla yoğrulduğu şehir Moskova; 850 yıllık tarihi geçmişinin yanında balenin de anavatanı olarak Bolşoy’u armağan eder dünyaya… Sonra Stanislavski ve Çehov, Moskova Sanat Tiyatrosu ile; edebiyat dünyasıyla -saymakla bitmez ve belki de sadece tüm Klasikler desek yanılmayız- ya da sinemanın en büyük yönetmeni Eisenstein’in doğduğu kent olarak Moskova, potansiyeliyle sadece ülkeye değil dünyaya ışık saçan bir kaynak…

Ekaterinburg

Rusya’nın Ural bölgesinde yer alan, taygalarla çevrili, en önemli sanayi ve kültür kentlerinden Ekaterinburg -ya da Rus Devrimi’nde değişen adıyla Sverdlovsk-. Rusya'nın Moskova ve St. Petersburg’dan sonraki en büyük üçüncü şehridir. Iset Nehri’nin dolandığı ve kente muhteşem bir hava veren doğasıyla Ural Dağları’nın sırdaşlığında soğuk ve karlı bir bölge Ekaterinburg…

Lenin Caddesi şehrin en büyük caddelerinden bir olarak sinema, tiyatro, sanat etkinliklerinin bulunduğu bir kültür-sanat merkezi olarak beliriyor. Modern Rus Tiyatrosu'nun da başkenti olarak belirir. Keza Lenin Heykeli’nin işaret ettiği 1905 Meydanı (ilk devrim olarak nitelenen tarih) da görülmeye değer… Gorodskoy Prud’sa donduğu noktada şehrin tüm çehresini değiştiren üzerinde bir sosyal yaşantının vücut bulduğu en ilginç göllerden…. En yüksek binalarından olan Ekaterinburg Televizyon Kulesi, düzenli ve planlı bu güzel şehre küçük bir dokunuş gibi... Buz ve soğuğun mükemmel manzarasında, insana başka bir havanın hâkim olduğu ilginç bir kent Ekaterinburg…