Ürdün

Amman

Hicaz Yolu’nun üzerinde o ‘imkansız’ projenin içinde bir durak, bir şehir Amman. Ürdün’ün başkenti ve ekonominin döndüğü büyük binaların şehir hayatını ele geçirdiği bir bölge. Temiz ve düzenli –hatta gökdelenli- halleri bir Avrupa şehrini anımsatsa da diğer yandan ikilemiyle başbaşa bir başka manzara sizi yerel geleneksel, yoksul binalarla, yaşamla tanıştırıyor. Topraktan evleri ama düzenli biçimleriyle şehre farklı bir hava veriyor.

Şehrin içerisinde bulunan kalesiyse tarihi önemi dolayısıyla Amman’ı başkent yapan unsurlardan biri olabilir. İçindeki kalıntılardan tutun da Roma’nın tüm mimari özelliklerini barındıran amfitiyatro ile yine kale içinde bulunan müze geçmiş dönemler içinde bir yolculuk misali artık karşımızda...

Petra

Kayalara işlenmiş saklı, yıllarca gizlenmiş bir şehir Petra, bu dünyadan değil sanki. Kızıllığı Mars’ı işaret ediyor; mimarisi ve teknolojisiyse Nebatiler’i. Binlerce yıl önce yaşamış ancak günümüze kadar başka bir iz bırakmamış bu topluluk, kayaların üzerine çizdiği, yonttuğu şehirle ve bu şehre uyguladığı yöntemlerle bir yaşam var etmiş görünüyor.  Doğa ile insanın mükemmel uyumu... Sarnıçlarla çözülen su sorunu, suyun taşınması için kullanılan boru sistemi bir şehrin alt yapısına dair önemli bulgular.

Kızıl renkli kayalar güneşle birlikte bir başka parlıyor, geceleriyse ayla birlikte ve özel ışıklandırmalarla tüm gizeminlerini size bırakıyorlar. Petra, kral mezarlıklarıyla birlikte dünyanın bir hazinesi adeta küçücük bir aradan tüm evrene açılan...

Lut Gölü

Tarihteki önemi açısından birçok isminin yanında en çok kabul gören diğer adı Ölü Deniz’dir. Sadece bir göl olması dolayısıyla değil aynı zamanda dünyanın en alçak noktası, en tuzlu gölü olmakla beraber tuz oranıyla orantılı olarak içerisinde yaşam barındırmaz. Ancak şifacıların tuz ve minerallerin zenginliğinden oldukça faydalandığını ve sağaltıcı etkisinin turizme dönüştüğünü ifade etmek gerekiyor. Çevresindeki küçük ama güzel, temiz oteller, spa merkezleri de bunun kanıtı...

Göle girmek ‘tehlikeli ve yasak’ değildir ve hatta öyle ki suda batmayacağınız da garanti edilebilir. Ve elbette tahmin edilebileceği üzere tuz oranına bağlı olarak yanmalardan kaçınmak iyi gelebilir...

Vadi Rum

Arabistanlı Lawrence’ın izlerinin görüldüğü kıpkızıl kumların süslediği bir gezegen Vadi Rum. Arapça’da ay anlamına gelen Rum (Ramm) birçok filme set olmuş muhteşem güzellikte bir kum denizi. Kızıl ve sarı renklerin iç içe geçtiği inanılmaz görüntüyü görmek ve kum tanelerini rüzgarla birlikte teninizde hissedeceğiniz bir atmosfer duymak istiyorsanız ‘Ay Vadisi’ sizi bekliyor olacak.

Adını aydan almasının nedeni güneş batarken ve ay çıktığında Vadi’nin bambaşka bir haleti ruhiyeye bürünmesi.  Gece kalmalarıyla meşhur olan bölgeyi daha da canlı kılıyor. Kumların içinden fırlamış kayalıklar, üzerlerindeki oymalar ve içindeki resimler sizi bir iki çağ geriye götürecek bir şeyler anlatıyor...

Akabe

Akabe, Ürdün’ün Kızıldeniz’e uzanan tek kolu. Körfezin en eski ve en önemli liman kentlerinden biri olarak daha çok fosfat ticaretiyle ve turizmle beslenen bir şehir. Körfezi bir şahin gözüyle takip etmekte kullanılan Akabe Kalesi bir coğrafyanın şekillendirilişindeki tarihsel önemi simgeler gibi tek balına dimdik duruyor. Ve karşıda hemen yanı başınızda İsrail’in Elyat şehri hiç olmadığı kadar yakın duruyor...

Şehrin en belirleyici özelliğiyse Akvaryum denilen yeri. Gerçek bir akvaryum gibi tertemiz bir su, pırıl pırıl, rengarenk balıklarla ve mercanların bulunduğu bir yer... Büyük teknelerle ya da altı cam teknelerle çıkılan yolculuk sizi unutamayacağınız bir dünyayla tanıştıracak. Dalış imkanlarının bir çok seçeneğiyle o dünyada yaşama, görme imkanı da bulabileceğiniz bir tur... Unutmamak gerekir bu akvaryum okyanusa açılıyor...