Namibya

İskelet Sahili Ulusal Parkı

Nam-ı diğer "Cehennem Kıyıları", her zaman ıssızlığın ve tedirginliğin mekanı olarak dikkat çekiyor. Gemilerin rüzgar ve dalgalarla karaya oturması ve sonrasında sahipsiz  kalarak kaderine terkiyle oluşan görüntü filmlerden kalan terk edilmiş bir gezegeni andırıyor.

Gemi iskeletleri her yerden çıkabilir ve hemen yanında bir hayvan iskeleti kumların altından ayağınıza denk gelebilir. Ürkütücü yalnızlık hissi sizi düşünmeye hayata ve geçmişe götürecek bir rüzgarla saracak... Kumların altında bir geçmişi bugünden göreceksiniz.

Etosha Ulusal Parkı

Namibya’nın safari alanı. Aslandan gergedana, fillerden leopara bir çok hayvanı ortak yaşam alanında görebileceğimiz ancak emsallerinden görece bir nebze küçük bir park. Küçük dediysek de 22.000km2’lik bir alandan bahsediyoruz!

Afrika her bölgeye farklı özelliklerin dağıtıldığı en eski kıta olduğu gibi bu bölgenin de büyük bir kısmını içine alan yağmurlarla dolan ve topraklarına hayat veren bir gölü var. Flamingoların pelikanların yaşam kaynağı... Kurak vakitlerdeyse göl, damarları çekilen bir vücut gibi çöküntüye dönüşerek haznesindeki tuz oranıyla bembeyaz kar gibi kaplıyor içimizi...

Sossusvlei

En büyük kum tepelerinin bulunduğu bir set gibi dikilen Sossusvlei en ilgi çekici mekanlardan biri olarak göze çarpar. Güneşin batışı ve doğuşu arasında bir çiçek dürbünü gibi şekilden şekile giren kızıl kumullar renkli ve hareketli örnekleriyle bir şenlik sunuyor bizlere.

Işığın yansıması, kumullar üzerinden hayaller kurmaya onları bir şeylere benzetme oyunlarına götürerek zaman yolculuklarına yelken açacak. Kumlar içinde yürümek bata çıka ilerlemek sizi kum taneciklerinden biri haline dönüştürerek Afrika’yla bütünleştirecek.

Windhoek

Sömürge döneminden kalma Alman mimarisinin ağırlıkta olduğu binalar küçücük şehre havasını veren temel özellikli unsurlardır. Bir başkente göre oldukça küçük Windhoek deniz seviyesinden görece yüksek bir oluşuma sahiptir. Çeşitli zamanlarda bölgedeki sıcak sulardan adını alsa da Windhoek en çok kullanılanı olmuştur.

Tarihsel olarak eski kale (Alte Feste) yeni Ulusal Müze ve St. Mary’s Katedrali, eski kolonyal dönemden kalan Turnhalle binası görülmeye değer yapılar. Yerel halklardan Himbalar da bölgedeki en dikkat çeken, güzel yüzlerini oluşturuyorlar. Canlı bir ticaret ve hediyelik eşya pazarının görüldüğü şehir hafta içleri canlı ama hafta sonlarının sadece gece hayatıyla şekillendiği bir resim çizerken bira endüstrisi şehrin lokomotif markalarından birini yaratır ve her yıl kutlanan Octoberfest de işin cilasını oluşturur.

Namibrand

Sapsarı kum dalgaları bir deniz gibi çepeçevre sarıyor bölgeyi. İnsanı yutacakmışçasına büyük gökyüzü ile insanı minnacık hissettiren topraklar devasa bir evreni işaret eder gibi kapsıyorlar tüm bedenleri. Bir insan suratı gibi diğer yandan; bazen sapsarı güleç bir ten, bazen gitgelli bir beniz, bazense güneşin ilgisinden bunalmış bir kırmızılık yayılıyor yanaklarına...

Vahşi hayvanların göç yolu üzerinde bulunan bir kısmı dağlarla çevrili ve büyük emekler sonucu ayakta kalan Namibrand doğal yaşam alanıysa biyo-çeşitlilik adına önemli bir durak. Bu çeşitliliğin sağladığı  ortak yaşamsa dünyaya bir armağan... Ve bu hayatta armağan, karşılıksız ama sonsuz değerde bir sevgi ve dostluk ifadesidir...